- Vergi ve İdari Para Cezalarının Yapılandırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Belirlendi!
Bir alacağın kesinleşmesi, alacağın varlığının hukuk düzeninde ihtilaflı olmaması veya ihtilaflı hale gelme olasılığının kalmamasıdır.Alacakların kesinleşmesi, düzenlendikleri veya ilişkili oldukları kanunlardaki hükümler nedeniyle farklı şekilde gerçekleşebilmektedir.Bazı alacakların kesinleşme süreçleri;a) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergiler ve vergi cezalarının kesinleşmesi;(1) Beyanname ile beyan edilen vergiler beyan edildiği tarihte (ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin dava konusu yapılması hâlinde bu vergiler kesinleşmemiş alacak olduğu halde, 7256 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendine istinaden bu durumdaki vergilerin de Kanun hükmüne göre yapılandırılması mümkün bulunmaktadır.),(2) İkmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergiler ile kesilen vergi cezalarına ilişkin düzenlenen vergi/ceza ihbarnamesinin tebliği üzerine,– Süresi içerisinde dava açılmamış olması veya dava açılmış olmakla birlikte yargılama aşamalarının son bulması,– Uzlaşma hükümlerinden yararlanılarak uzlaşılması,hallerinde söz konusu olacaktır.213 sayılı Kanunun “Tahakkuk” başlıklı 22 nci maddesinde “Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre, “verginin ödenebilir hale gelmesi” verginin tahakkuku olarak tanımlanmıştır.“Tahakkuk” vergi hukukunun bir kavramı olduğu halde, “kesinleşme” yargılama hukukunun kavramıdır.
Vergi alacağının tahakkuku ile kesinleşmesi genellikle aynı zamanlarda gerçekleşmekle birlikte farklı olan durumlar da mevcuttur.Örneğin, ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergi ve kesilen cezalar vergi/ceza ihbarnamesiyle mükelleflere tebliğ edilmekte, mükelleflerce ilk derece mahkemesi olan vergi mahkemesinde dava konusu yapılabilmekte ve vergi mahkemesince de bu cezalı tarhiyatların onanması (davanın reddedilmesi) hâlinde bir üst yargı merciine başvurulabilmektedir.İtiraz/istinaf incelemesi bölge idare mahkemesinde, temyiz incelemesi Danıştay’da devam eden vergi ve cezalara ilişkin tarhiyatlar, vergi mahkemesi kararının vergi dairesine tebliği üzerine tebliğ tarihi itibarıyla 213 sayılı Kanunun 112 nci maddesine göre gecikme faizi hesaplanarak “tahakkuk” ettirildiği halde, bir üst yargı merciinde yargılamanın devam etmesi nedeniyle bu alacakların “kesinleşmiş alacak” olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, 7256 sayılı Kanunun yayımı tarihi itibarıyla, ilk derece yargı kararı üzerine tahakkuk ettiği halde yargılamanın devam etmesi nedeniyle kesinleşmemiş olan alacaklar Kanun kapsamına girmemektedir.b) İdari para cezalarının kesinleşmiş alacak olabilmesi için idari yaptırım kararlarına karşı süresi içerisinde dava açılmaması veya dava açılmış olmakla birlikte yargılama aşamalarının son bulması gerekmektedir.Ancak, 10/6/1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 18/1/1984 tarihli ve 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun ve 23/5/1987 tarihli ve 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun gereğince verilen idari para cezaları hakkında dava yolu bulunmadığından, bu idari para cezaları verildikleri tarih itibarıyla kesinleşmektedir.c) Ecrimisillerin kesinleşmiş alacak olarak değerlendirilebilmesi için ecrimisil ihbarnamesi/ecrimisil düzeltme ihbarnamesinin tebliği üzerine süresi içerisinde dava açılmamış olması veya dava açılmış olmakla birlikte yargılama aşamalarının son bulması gerekmektedir.ç) Yukarıda yer verilen alacakların dışında kalan ancak Kanun kapsamına giren diğer alacakların kesinleşmiş alacak olarak değerlendirilebilmesi için söz konusu alacakların varlığının hukuk düzeninde ihtilaflı olmaması veya ihtilaflı hale gelme olasılığının kalmaması gerekmektedir.Feragat yoluyla kesinleşme süreci;6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda feragat hakkında özel bir düzenleme yapılmadığı halde anılan Kanunun 31 inci maddesinde, feragat konusunda 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Ancak, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesi ile 1086 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış ve 6100 sayılı Kanunun 447 nci maddesinde, 1086 sayılı Kanuna yapılan atıfların 6100 sayılı Kanuna yapılmış sayılacağı düzenlenmiştir.6100 sayılı Kanunun 307 nci maddesinde feragat, “davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Anılan Kanunun, 309 uncu maddesinde feragat beyanının dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği; 311 inci maddesinde ise feragatin, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı düzenlenmiştir. Ayrıca, yargılamanın her aşamasında davacının feragatte bulunması mümkündür.Buna göre, açılmış bulunan davadan davacının feragati ile davacı dava dilekçesindeki talep sonucunun tamamından vazgeçmiş sayılmakta olup, davadan feragat, davacının tek taraflı bir irade beyanı ile yapılıp tamamlandığından, feragatin geçerliliği için feragatin davalı tarafından kabul edilmesine gerek bulunmamaktadır.Öte yandan, dava konusu uyuşmazlığın feragat nedeniyle son bulduğunu tespit etme görevi mahkemeye aittir. Mahkemenin, davacının beyanının gerçekten feragat olduğunu ve kanunun öngördüğü şekilde yapıldığını tespit etmesi durumunda, davadan feragat nedeniyle uyuşmazlığın son bulduğuna karar vermesi gerekmektedir.Yukarıda açıklandığı gibi feragat, davacının talep sonucundan vazgeçmesi olup, feragat ile davacı, dava dilekçesinde belirttiği talepten tamamen veya kısmen vazgeçmiş olmaktadır. Davadan feragat ile davacı, sadece davasından feragat etmiş olmaz, aynı zamanda o dava ile istemiş olduğu haktan da tamamen vazgeçmiş olacaktır. Feragat eden davacı artık bu konuda yeniden dava açamayacağı gibi, feragatin her türlü sonucuna da katlanmak zorunda olup, davadan feragat edilmekle dava sona ermekte ve kesin hükmün sonuçları doğmaktadır.Bu itibarla, 7256 sayılı Kanun kapsamına tür ve dönem olarak girdiği halde varlığına ilişkin dava açılmış olan alacaklardan; anılan Kanunun yayımı tarihinden önce davadan tamamen feragat edilmiş ve feragate ilişkin mahkeme kararı ile kesinleşerek taraflardan birine tebliğ edilmiş olanlar, 7256 sayılı Kanunun yayımı tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş alacak olması şartıyla, Kanundan yararlanabilecektir.Bu durumda, feragat edilen davaya konu olan ve kapsama giren alacakların tamamı esas alınarak Kanun hükümlerinin tatbiki gerekecektir.Diğer taraftan, idari para cezaları için genel usul kanunu olan 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun “Vazgeçme ve kabul” başlıklı 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında “(1) Kanun yoluna başvuran kişi, bu konuda karar verilinceye kadar başvurusundan vazgeçebilir. Vazgeçme halinde bir daha aynı konuda başvuruda bulunulamaz.” hükmü yer almaktadır.Buna göre, Kanun kapsamına giren idari para cezalarından, dava konusu yapılmış olanlar hakkında, davacıların davalarından vazgeçmeleri hâlinde de “feragate” ilişkin olarak yukarıda yapılan açıklamalara göre işlem yapılacaktır.Öte yandan, 213 sayılı Kanunun “Kanun yolundan vazgeçme” başlıklı 379 uncu maddesinde özel sonuçları olan feragat usulü düzenlenmiştir. Buna göre, vergi/ceza ihbarnamesine karşı süresinde açılan davalarda, vergi mahkemesince verilen istinaf yolu açık kararlar ile bölge idare mahkemesince verilen temyiz yolu açık kararlar (Danıştayın bozma kararı üzerine verilen kararlar hariç) üzerine; mükellef tarafından geçerli olan kanun yoluna başvuru süresi içerisinde, dava konusu vergi ve/veya vergi cezalarının tümü için kanun yolundan vazgeçildiğine ilişkin dilekçenin ilgili vergi dairesine verilmesi şartıyla kanun yolundan vazgeçme dilekçesinin verildiği tarih itibarıyla başkaca bir işleme gerek kalmaksızın bu vergi ve/veya vergi cezalarının maddede belirtilen oranlarda indirim yapılarak tahakkuk edeceği, kanun yolundan vazgeçme dilekçesinin vergi dairesince ilgili yargı merciine gönderileceği ve bu dilekçenin vergi dairesine verildiği tarihin kanun yolundan vazgeçme tarihi olarak kabul edileceği hükme bağlanmıştır.Buna göre, Kanunun yayımı tarihi itibarıyla (bu tarih dâhil) 213 sayılı Kanunun 379 uncu maddesi hükmünden yararlanmak üzere kanun yolundan vazgeçme dilekçesini ilgili vergi dairesine vermiş olanların bu borçları da kesinleşmiş alacak olarak kabul edilecektir.2- Vergi, Beyanname ve Yİ-ÜFE Aylık Değişim Oranları TanımlarıKanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a), (c) ve (ç) bentlerinde;– vergi tabirinin, 213 sayılı Kanun kapsamına giren vergi, resim ve harçları,– beyanname tabirinin, vergi tarhına esas olan beyanname ve bildirimleri,– Yİ-ÜFE aylık değişim oranları tabirinin, Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği 31/12/2004 tarihine kadar toptan eşya fiyatları endeksi (TEFE) aylık değişim oranlarını, 1/1/2005 tarihinden itibaren üretici fiyatları endeksi (ÜFE) aylık değişim oranlarını, 1/1/2014 tarihinden itibaren yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) aylık değişim oranlarını, 1/11/2016 tarihinden itibaren aylık %0,35 oranını (bu Kanunun yayımlandığı ay dâhil),ifade ettiği hükme bağlanmıştır.Bu Tebliğde, vergi, beyanname ve Yİ-ÜFE aylık değişim oranları tabirleri, 7256 sayılı Kanunda tanımlandığı şekilde kullanılmıştır.B- HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞINA BAĞLI TAHSİL DAİRELERİNCE TAKİP EDİLEN AMME ALACAKLARI7256 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen amme alacaklarından Kanun kapsamına alınan alacaklar belirtilmiştir. Bu hükümler çerçevesinde Kanun kapsamına giren alacaklar, tür ve dönemler itibarıyla aşağıda açıklanmıştır.1- Alacağın Türü ve Dönemia) 213 sayılı Vergi Usul Kanunu Açısından(1) Alacağın türü7256 sayılı Kanunun kapsamına, 213 sayılı Kanun kapsamına giren vergiler ve vergi cezaları ile bunlara bağlı gecikme faizleri, gecikme zamları gibi fer’i alacaklar girmektedir.(2) Alacağın dönemleriKanun kapsamına giren vergiler, vergilendirme dönemleri itibarıyla aşağıda açıklanmıştır.
AYRINTILAR
SGK Dünyası - Bilindiği gibi; vergi, SGK, GSS ve KYK borçları başta olmak üzere devlete olan borçların yapılandırılmasına ilişkin 7256 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 17/11/2020 tarihli ve 31307 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.7256 sayılı Kanunun 1, 2 ve 3 üncü maddelerinde, Hazine ve Maliye Bakanlığına, il özel idarelerine, belediyelere, büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerine ve Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarına (YİKOB) ait bazı alacakların yeniden yapılandırılmasına ilişkin düzenlemeler yer almakta olup, söz konusu hükümlerin uygulamasına yönelik usul ve esasların belirlendiği bu Tebliğ ise 27 Kasım 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.İşte O Tebliğ:I- AMAÇ, KAPSAM, DAYANAK VE TANIMLAR11/11/2020 tarihli ve 7256 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 17/11/2020 tarihli ve 31307 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve bazı alacakların yapılandırılmasına ilişkin hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.Bu Tebliğ ile 7256 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden, Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen amme alacakları, il özel idareleri ile belediyeler ve Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarına (YİKOB) ait alacakların yapılandırılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasına dair usul ve esaslar belirlenmiştir.A- TANIMLAR1- Kesinleşmiş Alacak7256 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde, Kanun kapsamına giren alacaklar, alacaklı idareler ve alacak türleri itibarıyla tanımlanmış ve Kanunun yayımı tarihi itibarıyla kesinleşmiş alacaklar kapsama alınmıştır.Kanun kapsamında yapılandırılacak alacakların, Kanunun yayımı tarihi itibarıyla (bu tarih dâhil) kesinleşmiş olması gerekmektedir. Tebliğin izleyen bölümlerinde yapılan açıklamalarda kesinleşme tarihinin Kanunun yayımı tarihi dâhil olarak dikkate alınması gerekmektedir.
Bir alacağın kesinleşmesi, alacağın varlığının hukuk düzeninde ihtilaflı olmaması veya ihtilaflı hale gelme olasılığının kalmamasıdır.Alacakların kesinleşmesi, düzenlendikleri veya ilişkili oldukları kanunlardaki hükümler nedeniyle farklı şekilde gerçekleşebilmektedir.Bazı alacakların kesinleşme süreçleri;a) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergiler ve vergi cezalarının kesinleşmesi;(1) Beyanname ile beyan edilen vergiler beyan edildiği tarihte (ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin dava konusu yapılması hâlinde bu vergiler kesinleşmemiş alacak olduğu halde, 7256 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendine istinaden bu durumdaki vergilerin de Kanun hükmüne göre yapılandırılması mümkün bulunmaktadır.),(2) İkmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergiler ile kesilen vergi cezalarına ilişkin düzenlenen vergi/ceza ihbarnamesinin tebliği üzerine,– Süresi içerisinde dava açılmamış olması veya dava açılmış olmakla birlikte yargılama aşamalarının son bulması,– Uzlaşma hükümlerinden yararlanılarak uzlaşılması,hallerinde söz konusu olacaktır.213 sayılı Kanunun “Tahakkuk” başlıklı 22 nci maddesinde “Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre, “verginin ödenebilir hale gelmesi” verginin tahakkuku olarak tanımlanmıştır.“Tahakkuk” vergi hukukunun bir kavramı olduğu halde, “kesinleşme” yargılama hukukunun kavramıdır.
Vergi alacağının tahakkuku ile kesinleşmesi genellikle aynı zamanlarda gerçekleşmekle birlikte farklı olan durumlar da mevcuttur.Örneğin, ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergi ve kesilen cezalar vergi/ceza ihbarnamesiyle mükelleflere tebliğ edilmekte, mükelleflerce ilk derece mahkemesi olan vergi mahkemesinde dava konusu yapılabilmekte ve vergi mahkemesince de bu cezalı tarhiyatların onanması (davanın reddedilmesi) hâlinde bir üst yargı merciine başvurulabilmektedir.İtiraz/istinaf incelemesi bölge idare mahkemesinde, temyiz incelemesi Danıştay’da devam eden vergi ve cezalara ilişkin tarhiyatlar, vergi mahkemesi kararının vergi dairesine tebliği üzerine tebliğ tarihi itibarıyla 213 sayılı Kanunun 112 nci maddesine göre gecikme faizi hesaplanarak “tahakkuk” ettirildiği halde, bir üst yargı merciinde yargılamanın devam etmesi nedeniyle bu alacakların “kesinleşmiş alacak” olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, 7256 sayılı Kanunun yayımı tarihi itibarıyla, ilk derece yargı kararı üzerine tahakkuk ettiği halde yargılamanın devam etmesi nedeniyle kesinleşmemiş olan alacaklar Kanun kapsamına girmemektedir.b) İdari para cezalarının kesinleşmiş alacak olabilmesi için idari yaptırım kararlarına karşı süresi içerisinde dava açılmaması veya dava açılmış olmakla birlikte yargılama aşamalarının son bulması gerekmektedir.Ancak, 10/6/1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 18/1/1984 tarihli ve 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun ve 23/5/1987 tarihli ve 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun gereğince verilen idari para cezaları hakkında dava yolu bulunmadığından, bu idari para cezaları verildikleri tarih itibarıyla kesinleşmektedir.c) Ecrimisillerin kesinleşmiş alacak olarak değerlendirilebilmesi için ecrimisil ihbarnamesi/ecrimisil düzeltme ihbarnamesinin tebliği üzerine süresi içerisinde dava açılmamış olması veya dava açılmış olmakla birlikte yargılama aşamalarının son bulması gerekmektedir.ç) Yukarıda yer verilen alacakların dışında kalan ancak Kanun kapsamına giren diğer alacakların kesinleşmiş alacak olarak değerlendirilebilmesi için söz konusu alacakların varlığının hukuk düzeninde ihtilaflı olmaması veya ihtilaflı hale gelme olasılığının kalmaması gerekmektedir.Feragat yoluyla kesinleşme süreci;6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda feragat hakkında özel bir düzenleme yapılmadığı halde anılan Kanunun 31 inci maddesinde, feragat konusunda 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Ancak, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesi ile 1086 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış ve 6100 sayılı Kanunun 447 nci maddesinde, 1086 sayılı Kanuna yapılan atıfların 6100 sayılı Kanuna yapılmış sayılacağı düzenlenmiştir.6100 sayılı Kanunun 307 nci maddesinde feragat, “davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Anılan Kanunun, 309 uncu maddesinde feragat beyanının dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği; 311 inci maddesinde ise feragatin, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı düzenlenmiştir. Ayrıca, yargılamanın her aşamasında davacının feragatte bulunması mümkündür.Buna göre, açılmış bulunan davadan davacının feragati ile davacı dava dilekçesindeki talep sonucunun tamamından vazgeçmiş sayılmakta olup, davadan feragat, davacının tek taraflı bir irade beyanı ile yapılıp tamamlandığından, feragatin geçerliliği için feragatin davalı tarafından kabul edilmesine gerek bulunmamaktadır.Öte yandan, dava konusu uyuşmazlığın feragat nedeniyle son bulduğunu tespit etme görevi mahkemeye aittir. Mahkemenin, davacının beyanının gerçekten feragat olduğunu ve kanunun öngördüğü şekilde yapıldığını tespit etmesi durumunda, davadan feragat nedeniyle uyuşmazlığın son bulduğuna karar vermesi gerekmektedir.Yukarıda açıklandığı gibi feragat, davacının talep sonucundan vazgeçmesi olup, feragat ile davacı, dava dilekçesinde belirttiği talepten tamamen veya kısmen vazgeçmiş olmaktadır. Davadan feragat ile davacı, sadece davasından feragat etmiş olmaz, aynı zamanda o dava ile istemiş olduğu haktan da tamamen vazgeçmiş olacaktır. Feragat eden davacı artık bu konuda yeniden dava açamayacağı gibi, feragatin her türlü sonucuna da katlanmak zorunda olup, davadan feragat edilmekle dava sona ermekte ve kesin hükmün sonuçları doğmaktadır.Bu itibarla, 7256 sayılı Kanun kapsamına tür ve dönem olarak girdiği halde varlığına ilişkin dava açılmış olan alacaklardan; anılan Kanunun yayımı tarihinden önce davadan tamamen feragat edilmiş ve feragate ilişkin mahkeme kararı ile kesinleşerek taraflardan birine tebliğ edilmiş olanlar, 7256 sayılı Kanunun yayımı tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş alacak olması şartıyla, Kanundan yararlanabilecektir.Bu durumda, feragat edilen davaya konu olan ve kapsama giren alacakların tamamı esas alınarak Kanun hükümlerinin tatbiki gerekecektir.Diğer taraftan, idari para cezaları için genel usul kanunu olan 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun “Vazgeçme ve kabul” başlıklı 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında “(1) Kanun yoluna başvuran kişi, bu konuda karar verilinceye kadar başvurusundan vazgeçebilir. Vazgeçme halinde bir daha aynı konuda başvuruda bulunulamaz.” hükmü yer almaktadır.Buna göre, Kanun kapsamına giren idari para cezalarından, dava konusu yapılmış olanlar hakkında, davacıların davalarından vazgeçmeleri hâlinde de “feragate” ilişkin olarak yukarıda yapılan açıklamalara göre işlem yapılacaktır.Öte yandan, 213 sayılı Kanunun “Kanun yolundan vazgeçme” başlıklı 379 uncu maddesinde özel sonuçları olan feragat usulü düzenlenmiştir. Buna göre, vergi/ceza ihbarnamesine karşı süresinde açılan davalarda, vergi mahkemesince verilen istinaf yolu açık kararlar ile bölge idare mahkemesince verilen temyiz yolu açık kararlar (Danıştayın bozma kararı üzerine verilen kararlar hariç) üzerine; mükellef tarafından geçerli olan kanun yoluna başvuru süresi içerisinde, dava konusu vergi ve/veya vergi cezalarının tümü için kanun yolundan vazgeçildiğine ilişkin dilekçenin ilgili vergi dairesine verilmesi şartıyla kanun yolundan vazgeçme dilekçesinin verildiği tarih itibarıyla başkaca bir işleme gerek kalmaksızın bu vergi ve/veya vergi cezalarının maddede belirtilen oranlarda indirim yapılarak tahakkuk edeceği, kanun yolundan vazgeçme dilekçesinin vergi dairesince ilgili yargı merciine gönderileceği ve bu dilekçenin vergi dairesine verildiği tarihin kanun yolundan vazgeçme tarihi olarak kabul edileceği hükme bağlanmıştır.Buna göre, Kanunun yayımı tarihi itibarıyla (bu tarih dâhil) 213 sayılı Kanunun 379 uncu maddesi hükmünden yararlanmak üzere kanun yolundan vazgeçme dilekçesini ilgili vergi dairesine vermiş olanların bu borçları da kesinleşmiş alacak olarak kabul edilecektir.2- Vergi, Beyanname ve Yİ-ÜFE Aylık Değişim Oranları TanımlarıKanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a), (c) ve (ç) bentlerinde;– vergi tabirinin, 213 sayılı Kanun kapsamına giren vergi, resim ve harçları,– beyanname tabirinin, vergi tarhına esas olan beyanname ve bildirimleri,– Yİ-ÜFE aylık değişim oranları tabirinin, Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği 31/12/2004 tarihine kadar toptan eşya fiyatları endeksi (TEFE) aylık değişim oranlarını, 1/1/2005 tarihinden itibaren üretici fiyatları endeksi (ÜFE) aylık değişim oranlarını, 1/1/2014 tarihinden itibaren yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) aylık değişim oranlarını, 1/11/2016 tarihinden itibaren aylık %0,35 oranını (bu Kanunun yayımlandığı ay dâhil),ifade ettiği hükme bağlanmıştır.Bu Tebliğde, vergi, beyanname ve Yİ-ÜFE aylık değişim oranları tabirleri, 7256 sayılı Kanunda tanımlandığı şekilde kullanılmıştır.B- HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞINA BAĞLI TAHSİL DAİRELERİNCE TAKİP EDİLEN AMME ALACAKLARI7256 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen amme alacaklarından Kanun kapsamına alınan alacaklar belirtilmiştir. Bu hükümler çerçevesinde Kanun kapsamına giren alacaklar, tür ve dönemler itibarıyla aşağıda açıklanmıştır.1- Alacağın Türü ve Dönemia) 213 sayılı Vergi Usul Kanunu Açısından(1) Alacağın türü7256 sayılı Kanunun kapsamına, 213 sayılı Kanun kapsamına giren vergiler ve vergi cezaları ile bunlara bağlı gecikme faizleri, gecikme zamları gibi fer’i alacaklar girmektedir.(2) Alacağın dönemleriKanun kapsamına giren vergiler, vergilendirme dönemleri itibarıyla aşağıda açıklanmıştır.