Yapılan araştırmalara göre ışık biyolojik saatimizin en büyük etkenlerinden bir tanesi. Yani, havanın aydınlanması vücudumuza uyanması gerektiği sinyalini veriyor. Kış aylarında karanlıkta uyanmamız gerektiğinde ise biyolojik saatimizi devre dışı bırakmamız gerekiyor. Bu da bizi bir hayli zorluyor. Günler kısaldıkça sabahlarımıza dahil olması gereken ışık ortadan kayboluyor ve uyanmak istemiyoruz.
Sadece uyanmak değil mutlu olmakta zorlaşıyor…
Günün aydınlanmasıyla beraber vücudumuz mutluluk hormonu diye adlandırdığımız ‘seratonin’ salgılamaya başlıyor. Karanlıkta uyandığımızda ise mutlu güne başlamak bizim için bir hayli zorlaşıyor. Bu etkenlerle beraber halsizlik, bitkinlik ve depresyon gibi durumlar da daha yaygın görülmeye başlıyor.Mevsimsel Depresyon - Kış depresyonu nedir?
Havaların kararması ve soğuması ile ortaya çıkan ve genellikle ekim ayı gibi başlayıp nisan ayına kadar devam eden bir depresyon türü denebilir. Kişilerin bu süreçte daha mutsuz, ümitsiz ve isteksiz olmalarıyla beraber kendini değersiz hissetme uyku düzensizlikleri, halsizlik, iştah kaybı gibi belirtiler de ortaya çıkmaktadır. Mevsimsel depresyon kadınlarda daha yaygın olmakla beraber en çok 17-25 yaş aralığında sıklıkla görülmektedir. Ekvatordan, yani güneş ışığından, uzaklaştıkça sayılardaki artış da dikkat çekmektedir. Gün ışığındaki azalma çocuklar dahil olmak üzere herkesin modunu etkileyebilir. Kış depresyonu tanısı almasak da kış aylarında daha bitkin ve isteksiz olduğumuzu söyleyebiliriz.Öğrenciler bu durumdan nasıl etkileniyor?
Sabahın erken saatlerinde uyanması gereken grup olarak öğrenciler için bu durum daha da zorlayıcı olabiliyor. Öğrenciler ilk derslerini henüz gün ışığı görmeden yapıyor. Okul çağındaki çocuklarımızın bu halsiz hali dersleri de etkileyebiliyor.